Yeni Asya'da yer alan habere göre, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 23. yıl dönümü vesilesiyle açıklamada bulunan Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, Türkiye Deprem Tehlike Haritasına göre nüfusumuzun yüzde 70’ten fazlasının deprem tehlikesi yüksek bölgelerde yaşamakta olduğuna dikkat çekerek;

“Her yıl on binlerce yeni konut yapılsa da nüfusun önemli bir oranı hâlen depreme dayanıksız eski yapılarda ikamet etmektedir. Ne zaman, nerede ve ne şiddette olacağını bilemediğimiz deprem, yeni acılara neden olmadan riskli yapıların acilen dönüştürülmesi gerekmektedir” dedi.

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 1988 yılından bu yana çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem felaketinin 23. yıl dönümünde bir kez daha deprem gerçeğini hatırlattı.

Geçmişte yaşadığımız depremlerde olduğu gibi, gelecekte olacak depremlere karşı tedbir alınmazsa büyük can ve mal kaybına uğrayacağımıza dikkat çeken Türkiye Hazır Beton Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Resmî verilere göre 6,7 milyon konut risk altındadır. Yılda 100 - 200 bin adet konut dönüşümü ile bu risk kısa vadede maalesef ortadan kalkmayacaktır” dedi. 

HER YIL EN AZ 300 BİN KONUTUN DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMESİ GEREKİYOR 

Depremlerin ekonomik etkilerine de dikkat çeken Yavuz Işık, “Özellikle İstanbul gibi ticaretin, sanayinin ve önemli üst ve altyapıların olduğu büyükşehirlerde olabilecek büyük bir depremin kötümser senaryosu sadece olası can kayıpları ile değil, ülke ekonomisine vuracağı darbe ile de değerlendirilmelidir.

Bu nedenle, kentsel dönüşümün hızını azaltan sorunların çözülmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından her yıl en az 300 bin konutun dönüştürülebilmesi için süreçte yer alacak bütün paydaşlar aktif rol almalıdır” diye konuştu.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇÖZÜM DEĞİL

Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sepanta Naimi, 17 Ağustos depreminin üstünden 23 yıl geçtiğini belirtti.

Kentsel Dönüşüm olarak yapılan çalışmaların sadece yapısal dönüşüm olduğunu şehrin düğümlerinin çözmede yetersiz kaldığını ifade eden Naimi, kentsel dönüşümün deprem riski gözetilmeden plansız şekilde yapılmasının bölge nüfusunu arttırdığını, bu uygulamaların sadece o yapının güvenliğini artırmaya yaradığını şehrin genel deprem sorununu çözemediğini vurguladı.

İstanbul’da bugüne dek depremle ilgili yapılan tüm çalışmaların, düzensiz yapılaşma ve kontrolsüz nüfus artışı karşısında yetersiz kaldığını ifade eden Naimi,  “Deprem sinsidir, o bize haber vermez biz hep hazır olmalıyız” dedi.

YOĞUN TRAFİK SEBEBİYLE ULAŞILAMAYACAK 

Doç. Dr. Naimi, Son yıllarda AFAD’ın verdiği istatistiklere göre 2020 yılından sonra toplanma alanlarının sayısı 3000’i geçtiğini belirtti. Doç. Dr. Naimi’ye göre bu alanlara çıkan yolların dar ve sokak aralarında olması büyük risk. Deprem sonrası oluşacak trafik yoğunluğunun hesaba katılmadığını, bu durumun depremzedelere yardım edilmesini ciddi zora sokacağını ifade etti.

BİNALARIN YAPIM AŞAMASINDA DENETLENMESİ, DEPREM YÜKÜNÜ AZALTIR 

Binaların yapım aşamasında belli aralıklarla sürekli olarak denetlenmesini teklif eden Naimi, “Belediye ve Çevre Şehircilik İl Müdürlükleri tarafından teknik olarak belli aralıklarla ve sürekli şantiyelerin denetlenmesi gerekiyor. Bu, hem ihmallerin ve eksik malzeme kullanımının önünü keser hem de deprem anında can kaybını azaltmış olur” dedi. 

Editör: TE Bilisim