İnternet Haber'den Abdullah Yılmaz'ın Yazısı...

Sevgili okurlarım  size elim vardıkça, emlak konusunda bildiğim gerçekleri paylaşmaya çalışacağım

Şahsım gayri menkul danışmanlığı yapıyorum, yaklaşık iki yıldır devam eden aktif iş hayatımda öylesine hayasızlıklarla karşılaştım ki.

Kime, neye kızacağımı şaşırdım.

Gayrimenkul sektörü diyoruz ya. Adı büyük dönen rantın haddi hesabı yok.

Ama bu alanın bir yasasıda yok.

Sistemin adı sistemsizliğe bürünmüş kör tuttuğunu öpüyor.

Satışlar ayrı, kiralıklar ayrı bir dram.

Sektör kolay para kazanmayı hayal eden hayalcilerle dolmuş taşıyor.

Herkes emlakçı herkes alıyor satıyor.

Yalanlar havada günahlar garanti!

Satayım gerisi beni ilgilendirmez diyen simsarlar, aracılar, kapıcılar lokantada bulaşıkçılar herkes racon kesiyor.

Değerleme yapıyor.

 Kelepir adında vatandaşı soyup soğana çeviriyorlar.

Bazı bölgelerde satılıktan çok emlakcı var.

Sektör birbirini yiyor.

Portföy bulmak için müteahhitlerin ve ev sahiplerinin şeytanı olmuşlar.

Gayri menkulde piyasa fiyatı diye bir şey kalmamış. Dünyanın her yerinde fiyatı alıcı belirlerken, bizde satıcının keyfinin kahyası bir de emlakçı belirliyor.

Satıcıya soruyorum, evinize nasıl böyle bir fiyat biçtin.

Aval aval bakıyor.

Tamamda bunu neye göre belirledin

Canım öyle istedi!

Ya da emlakçılar daha fazla eder dedi ama ben yine de insaflı davrandım.

Kaç aydır satmaya çalışıyorsun

İki aydır, ama olsun her ay üstüne yüzde yirmi zam yapıyorum

 Satmaya çalıştığı evi üç ay önce, istediği fiyatın yarı fiyatına almış.

Boya badana yapmış, Zahmet edip mutfak dolaplarını değiştirmemiş bile, yeni kapak takmış,

 İki kat fiyatı utanmadan istiyor.  Ayıptır desen,

Mal benim değil mi? istersem on katına satarım.

Emlak’ta maalesef fiyatları alıcılar değil onlar haricinde herkes belirliyor.

Emlak’ta semt farkı, yaş farkı kalmamış, oda sayısı tutuyorsa aynı fiyatlar biçiliyor.

Emlak alıcılarının, tüketici hareketlerinden farklı tepkiler verdiklerini görüyoruz, fiyatlar arttıkça alım yönünde tahrik oluyorlar, kaçan tiren var kendini vagona atacaklar.

Bu rezil duruma kamu duyarsız kalmamalı, tedbirlerle vatandaşın yanında olmalı

Konut üretmeli, konut için tarım dışı alanlar üzerinde imar düzenlemeleri yapmalı

Plansız göçmen barındırmakla övünmeden önce, artan ani nüfus artışına bağlı talepler karşılayacak aksiyon alınmalı

Lüks konut üretme sevdasından vazgeçip vatandaşa uygun fiyatlı konutlar üretilmeli

Yabancıya ev satışı konusunda bölgesel sınırlamalar getirilmeli.

Ekspertiz raporuna göre, Emlak vergisini, tapu harcını al bakalım neler oluyor,

İki konut sahipliğinden sonra satın alınan her ev için iki katı vergi al bakalım

Bir kişinin onlarca dairesi oluyor mu?

Ülkemizde Ev sahiplik oranı yüzde 65 civarında, ancak bu oranın nüfusa oranının yüzde 40 larda olduğunu düşünüyorum.

Ev sahibi olabilme yolunda ciddi zorluklar varken. Konuta ihtiyaç değil de yatırım gözüyle bakan sonradan görmelerin icadıdır bu gidiş.

Kiralıklar hepten zıvanadan çıkmış,

istenen mantıksız kiraları söylemeye gerek bile yok,

Bir yıllık ev kiralıyorsunuz, size daha kontratın başında tahliye taahhüdü imzalatılıyor.

Özene bezene masraf yaptığınız evden yıl dönümüne bir ay kala gelen tebligatla kapı dışarı ediliyorsunuz.

Kira artışı tefeymiş tüfeymiş kimin umurunda ev sahibi efe,

Elinde tahliye taahhüdü hüküm veriyor.

Düzen ve kanunu takip etmeyip, tedbirleri almadığımızda maalesef namusla insanları hırsız ediyoruz.

Yakında büyük şehirlerde Çadır mahalleler kurulursa kimse şaşırmasın,

Emeksiz ve değerinde olmayan her ödetilen bedel hırsızlıktır.

Enerji maliyetlerini, enflasyonu hatta doları düşürseniz ne yazar,konutta devam eden yapay rüzgârı dindiremezsiniz.

Acilen emlak iş koluyla ilgili acil eylem planı geliştirip bu işi ciddiye almalıyız.

İnsanların en birincil ihtiyaçlar sıralamasında yemekten sonra gelen barınma ihtiyacının karşılanması sosyal devletin gereğidir.

Biz ne kadar sosyal hukuk devletiyiz?

Ancak yaşadığımız kadar.

Editör: TE Bilisim