Şehirleşme ve kentsel dönüşüm süreçlerinin hızlandığı günümüzde, imar planı değişiklikleri sıkça karşılaşılan hukuki uyuşmazlıkların başında geliyor. Genellikle 30 günlük askı süresi içinde itiraz edilmediğinde hak kaybı yaşandığı düşünülse de, Avukat ve Profesör Tolga Şirin, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla bu konudaki genel kanıyı değiştirecek önemli hukuki yolları hatırlattı.

1. Tabela Yoksa Dava Süresi İşlemiyor

Prof. Dr. Şirin'in dikkat çektiği ilk nokta, 2020 yılında İmar Kanunu’nun 8/3 maddesine eklenen bir hükümle ilgili. Kanuna göre; imar planı değişikliklerinin sadece internette veya resmi gazetede yayınlanması yeterli değil.

Kanun, değişikliğin yapıldığı alanda görülebilir bir şekilde en az 2 adet tabela ile 30 gün süreyle bilgilendirme yapılmasını ve muhtarlık panolarında duyurulmasını zorunlu kılıyor.

Danıştay 6. Daire’nin emsal kararlarına (E. 2013/6634, K. 2014/3737) atıfta bulunan Şirin, Danıştay'ın bu hükme büyük önem atfettiğini belirtiyor. Eğer arazide tabela ile usulüne uygun bir duyuru yapılmamışsa –ki uygulamada sıkça atlanabiliyor– mahkeme, iptal davası açma sürelerinin işlemeyeceğine hükmediyor. Bu durum, süreyi kaçırdığını düşünen mülk sahipleri için yeni bir hukuk yolu açıyor.

2. Askı Süresinde İtiraz Edilmemesi Son Değil

İkinci kritik detay ise askı süresi içinde itiraz edilmeyen planlarla ilgili. Bir imar planına askı süresi içinde itiraz edilmemiş olsa bile, yasal yollar tamamen kapanmış sayılmıyor.

Danıştay 6. Daire’nin 2020 tarihli bir başka kararına (E. 2019/13654, K. 2020/960) göre; planın askıdan inme tarihinden sonraki 60 gün içinde, İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) madde 11 kapsamında idareye başvuru yapılabiliyor. Bu yol izlendiğinde, dava açma süresi bu yeni başvuru rejimine göre yeniden hesaplanıyor ve vatandaşa ek süre kazandırıyor.

Haklarınızı Öğrenin

Yargıtay, Keyfiliğe Geçit Vermiyor: Kiracıyı Tahliyede 'Somut Gerekçe' Şartı
Yargıtay, Keyfiliğe Geçit Vermiyor: Kiracıyı Tahliyede 'Somut Gerekçe' Şartı
İçeriği Görüntüle

Özellikle arsa ve arazi sahiplerinin, bölgelerindeki imar hareketlerini takip ederken sadece askı süreçlerine değil, usulüne uygun duyuru yapılıp yapılmadığına da dikkat etmesi gerekiyor. "Süreyi kaçırdım" endişesiyle vazgeçmek yerine, bu teknik detayların bir hukukçu gözüyle incelenmesi, mülkiyet haklarının korunması adına büyük önem taşıyor.