Olayın Geçmişi
Davacı mülk sahibi, 2010 tarihli kira sözleşmesine istinaden kiracıdan 2013 yılında alınan yazılı tahliye taahhüdüne dayanarak, kiracının evi 2014’te boşaltacağı sözünü yerine getirmediğini belirterek tahliye davası açtı. Kiracı ise taahhütnamenin kira sözleşmesi yapılmadan önce baskı altında imzalatıldığını iddia etti.
Yerel Mahkeme Kararı
Sulh Hukuk Mahkemesi, tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinden önce alındığına ve bu nedenle geçersiz olduğuna kanaat getirerek davanın konusuz kaldığına hükmetti. Ancak Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, bu kararın ispat yükünün yanlış değerlendirilmesi nedeniyle bozulmasına karar verdi.
Direnme ve Temyiz
Yerel mahkeme önceki kararında direndi. Davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşındı.
Yargıtay Kararı
Hukuk Genel Kurulu, HMK’nın 190. maddesi uyarınca ispat yükünün, lehine hukuki sonuç doğuracak vakıayı ileri süren tarafa ait olduğunu vurguladı. Buna göre, tahliye taahhütnamesinin kira sözleşmesinden önce ve baskı altında alındığını iddia eden kiracının bu iddiayı kanıtlamakla yükümlü olduğuna karar verildi.
Kurul, yerel mahkemenin ispat yükünü kiraya verene yükleyerek karar vermesini usule ve yasaya aykırı buldu ve direnme kararını bozdu.
Sonuç
Yargıtay, kira sözleşmesinden önce alındığı iddia edilen tahliye taahhütnamesine ilişkin ispat yükünün kiracıda olduğunu netleştirerek, gelecekte benzer uyuşmazlıklar için önemli bir içtihat oluşturdu.