Dünya Gazetesi'nden Ömer Faruk Çolak'ın Yazısı...

Son aylarda konut fiyatları çok hızlı arttı. Fiyatlardaki artış doğal olarak kiralara da yansıdı. Bu gelişim normal.

Çünkü konutu alan kişi fiyat-kira ilişkisi kurarak kısa sürede satın aldığı konutun bedelini realize etmeye çalışmakta.

Konu üzerine konuşan çok. Ancak bu konuşmaların önemli bir kısmı bilgiye (knowledge) değil, malumata (information) dayalı.

Dolayısıyla kullanılan kavramlar çoğu zaman yanlış, tümceler sığ ve rafine değil.

Konuşmacıların-yazarların önemli bir kısmı adeta G. Akerlof’un limon piyasasındaki defolu araba satıcılarına benziyor.

Piyasa limon olunca da asimetrik bilgi ve yanlış seçimle sonuca gidiliyor. Tabii bu sonuç da yanlış oluyor.

Türkiye’de bu sığ piyasada yaşananlara hükümette de bilerek ya da bilmeyerek destek veriyor.

Ortalık sanki  spekülatör, stokçu kaynıyor havası yaratılıyor. Halbuki durum pek öyle değil. Anlatalım.

Para Talebi İyi Anlaşılmalı

Konut fiyatlarının hızlı yükselmesinin ana nedenin altında enflasyondan kaçmak isteyenlerin TL’den kurtulma isteği yatmakta. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde paranın reel değerinin sürekli düştüğünü artık herkes biliyor.

Ülkemizde de sürekli eriyen bu paradan kurtulmak için yapılan tercihlerin başında döviz ve altın satın almak geliyor. Döviz kurlarındaki istikrarsızlık, bu varlığı da riskli hale getirdiği için gençler kripto paraya dadandı (öğrencilerimden dolayı biliyorum).

Altıncılar şimdilik yerlerinde duruyor, pozisyon değiştirmiyorlar. Son haftalarda kripto paralar da sınıfta kalınca TL’den kurtulmak için satın alınacak varlık sayısı da azalmış oldu.

Muhafazakâr tasarruf sahipleri, bireyler (Friedman’ın ifadesiyle zenginliğin son elde edicileri) geleneksel yatırıma yöneliyorlar, yani gayrimenkule. Büyük tasarruf sahipleri buna yönelirken düşük tasarruf sahipleri de dayanıklı tüketim malı olarak gördüğü otomobil alımına yönelmekte.

Bunun sonucunda gayrimenkul fiyatları ve otomobil fiyatları da umulanın ötesinde bir hızla yükselmekte. Adeta bit pazarına nur yağmakta. Eski evler, otomobiller bile bulunamaz hale geldi.

Gayrimenkul fiyatlarını arttıranların enflasyondan kaçanlar olduğunu görmeniz için bunları anlatıyoruz. Üstelik bu kaçış adeta “tavşan kaç, tazı tut” paradoksal durumuna dönüştü.

Çünkü bu iki mala talep arttıkça fiyatlar daha da yükselmekte. Bunu durdurmanın yolu evini satanların başına polis dikmekten geçmiyor ya da kira artışını durdurmak için kiralara narh koymak anlamlı değil. Narh fiyat uygulaması başta ABD olmak üzere uygulandı, sonuç hep olumsuz oldu.

Bu kısır döngü ancak enflasyonu aşağıya çekmekle sona erer. Bunun için hükümet bütçeye hâkim olmak zorunda.

Nisan ayı bütçesinin 50 milyar TL açık verdiğini görünce hükümetin böyle bir niyeti olmadığını gördük.

Bütçe açığı demek, cari açık demektir. Yani ikiz açığa devam edilecek. Siyasi erk bunu nereye kadar sürdürebilir? Haftaya da bunu tartışalım.

Editör: TE Bilisim