Yine hem girişimcilik ve gayrimenkul danışmanlığı kariyerlerimizde hem de günlük yaşantımızda bizi hak ettiğimiz noktadan uzakta tutan bir tuzaktan bahsedeceğiz bu yazıda.
Mutlaka insanoğlunun evrimsel gelişiminde anlamlı ve mantıklı bir temeli olan, insanların sürekli sonucunu değiştiremeyecekleri şeylere odaklanmasına değineceğiz.
Buna isterseniz savunma mekanizması deyin, isterseniz tembellik…
Neticede özellikle ülkemiz gibi gerek siyasi gerek ekonomik gerekse sosyolojik açıdan sürekli gündeminin dolu ve yoğun olduğu yerlerde çokça tercih edilebilecek bir kaçamak DRAM BAĞIMLILIĞI.
Dolar kuru, faiz oranları, yaşanan siyasi olaylar ve belirsizlikler, bölgesel gerilimler, küresel olumsuz gelişmeler, dünyaya çarpması muhtemel gök cisimleri, afetler, salgınlar ya da metafizik konular, komplo teorileri…
Yeter ki bizi, sonucunu değiştirebileceğimiz tek şey olan çalışmaktan, çok çalışmaktan, deneyip yanılıp tekrar denemekten, harekete geçip hemen sonuç alamadığımızda bir kez daha adım atmaktan geri tutacak bir bahane bulalım.
İnsanoğlunun güvenli alanının dışında sürekli faaliyet göstermesinin gerektiği bizimki gibi mesleklerde bir kaçamak sebep aramak doğamızın gereğidir. Doğamız, beynimiz bizi korumak ve belirsiz alanlardan uzak tutmak ister.
Bir de bunun üstüne şu tespiti yapmalıyız ki, gayrimenkul danışmanlarının, birer girişimci oldukları için, kendi çalışma planlarını ve ölçme-değerlendirme sistemlerini kendileri oluşturmadıkları durumlarda, ne yapması gerektiğini söyleyen, ona görevler ve ödevler veren sonrasında da sonuçlarını takip eden bir ortam bulması pek mümkün değildir.
Hiç tanımadığımız insanlara ortada hiçbir menfaat ilişkisi yokken gidip kendimizi tanıtmaktan; yakın gelecekte bir kazanç ihtimali dahi yokken işimize zaman, emek ve para harcamaktan; konfor alanlarında keyifle vakit geçiren insanların kapılarını çalarak ya da telefonlarını çaldırarak hatırlarını sormaktan bizi uzak tutacak bahanelere ihtiyacımız vardır.
Yoksa işin gereklerini yerine getirmediğimizi bilerek ve hissederek; hayallerimizdeki kazançlara, tanınırlığa ulaşmayacağımızı nasıl kabul edebiliriz?
Gayrimenkul danışmanlığının temelinde MÜŞTERİ HUZURUNDA GEÇİRİLEN ZAMANIN çok kıymetli olduğunu; piyasa koşulları, dünya ve ülke gündemi gibi sonuçlarına doğrudan bir etkimizin olamayacağı her şeyi bir kenara bırakarak, İŞİN GEREKLERİNİ YAPMAYA ODAKLANMAYI temel prensibimiz olarak kabul etmeliyiz.
Şuna emin olabilirsiniz ki, her şey aynı olduğu halde biz üstümüze düşeni yaptığımızı, zamanımızı ve paramızı mümkün olan en verimli şekilde değerlendirdiğimizi biliyorsak, bu vücut dilimize yansır; doğanın enteresan yasalarından bir tanesi olan ekme-biçme kuralları bizim için işlemeye başlar.
Bir büyük insan sözünün bize söylediği gibi “Varlıklı insanlar asla kurban rolünü kabul etmezler.”
Bize düşen şartlar ne olursa olsun üstümüze düşeni, elimizden gelenin en iyisini yapmaktır.
Dram bağımlılığından kurtulmak ve çevremizde sürekli sonucunu değiştiremeyeceği şeylere kafa yoranları barındırmamaktır.
Unutmayalım ki, depresiflik de bulaşıcıdır; pozitiflik de…
Unutmayalım ki, bahane üretmek, sızlanmak, mağdur rolünü benimsemek de bulaşıcıdır; elimizden gelenin en iyisini yapmış olmanın verdiği tatmin ve iç huzuru da…
Her günümüzün sonunda o günün hakkının verilmiş olduğunu hissettiğimiz günler dilerim.
Haftaya görüşmek üzere…