1990’ların Konut Reformu Dönüm Noktası Oldu
Çin’deki yüksek ev sahipliği oranının temeli, 1990’larda başlatılan konut reformlarına dayanıyor. Bu dönemde kamuya ait konutların özel mülkiyete devri kolaylaştırıldı ve milyonlarca vatandaş, düşük maliyetli satışlar sayesinde ev sahibi olma fırsatı buldu. Böylece konut, yalnızca bir yaşam alanı olmaktan çıkıp, en güvenli yatırım aracı olarak görülmeye başlandı.
Uzmanlara göre, reform sonrası dönemde gayrimenkul sektörü Çin ekonomisinin en dinamik alanlarından biri haline geldi. Pekin Üniversitesi ve Çin Ulusal İstatistik Bürosu’nun verilerine göre, birçok Çinli ailenin toplam servetinin büyük bölümü gayrimenkul yatırımlarından oluşuyor.
Yatırım Aracı Olan Ev, Gençler İçin Ulaşılmaz Hale Geliyor
Konutun ekonomik istikrarın sembolü haline gelmesi, talep ve spekülasyonu artırarak fiyatları hızla yükseltti. Özellikle Pekin, Şanghay ve Shenzhen gibi büyük şehirlerde fiyat artışları, genç kuşaklar için ev sahibi olmayı neredeyse imkânsız hale getirdi.
Mülkiyet odaklı bu kültür, bir yandan ekonomiye canlılık kazandırırken, diğer yandan kuşaklar arası gelir farkını derinleştiriyor. Gençlerin ev sahibi olma hayalinin giderek uzaklaşması, toplumsal baskı unsurlarını da beraberinde getiriyor.
Hükümetten Uygun Fiyatlı Konutlara Yönelik Yeni Adımlar Bekleniyor
Çin hükümeti, ev sahipliğini toplumsal istikrarın ve refahın ana unsuru olarak görmeye devam ediyor. Ancak uzmanlar, sürdürülebilir büyüme için konut piyasasında dengeleyici adımların kaçınılmaz hale geldiğine dikkat çekiyor.
Önümüzdeki dönemde, uygun fiyatlı konut projelerine öncelik verilmesi, özellikle genç nüfusun barınma sorununu hafifletmek ve sosyal istikrarı korumak açısından büyük önem taşıyor.