Dünya Gazetesi'nden Ussal Şahbaz'ın Yazısı...

Ev fiyatlarını incelemeden önce Amerikan borsasındaki garipliklere bakalım. Araç kiralama şirketi Hertz, mayıs ayında iflasını istemişti. ABD’de araç kiralamalarının çoğu havaalanından yapılıyor. Korona nedeniyle uçuşlar durunca Hertz dayanamamıştı.

Aynı Hertz geçtiğimiz cuma günü 1 milyar dolarlık yeni hisse halka arz etmek için iflas mahkemesinden izin aldı. Amaç son üç haftadır hisselere anormal talep sonucu oluşan üç kat fiyat artışını avantaja çevirmek.

ABD’de korona krizine karşı basılan para hisse senetlerine akıyor. Nitekim Amerikan borsaları korona öncesi değerlerine döndü.

Korona krizinde Amerikan, İngiliz ve Avrupa merkez bankaları 2008 krizinden çok daha hızlı ve koordineli biçimde parasal genişlemeye gitti.

Bu parasal genişlemenin etkileri ne olacak diye tahmin etmek istiyorsak, 2008-2013 dönemine bakmamız lazım. Büyük ihtimalle o zaman ne olduysa şimdi misliyle bir daha yaşayacağız.

Gelişmiş ekonomilerde faiz oranları yıllardır sıfıra yakın. Hatta bazılarında negatif. Yıllardır düşük faiz nedeniyle para, hisse senedi ve gayrimenkule aktı. Borsalar ve ev fiyatlarındaki anormal artışların sebebi bu.

Kazanan, hisse senedi ve ev sahipleri. İngiltere’de en zengin yüzde 10’luk kesimin parasal genişlemeden kazancı ortalamanın 5 katı olmuş. Bunun yarısı, ev fiyatlarındaki artıştan kaynaklanıyor.

Parasal genişlemeden en çok kazananlar 50-70 yaş arası, eskiden çalışıp yükünü almış kesim oldu. Bugünün orta sınıf 25-50 yaş arası çalışanları içinse bir gün ev sahibi olabilmek hayal haline geldi. Düşük faiz; zengini daha zengin, orta halliyi fakir yapıyor.

Düşük faizin yatırımları artırarak ekonomiyi geliştirmesini bekleriz, değil mi? Ama öyle olmuyor.

Eğer şirketler arası rekabet tam olsa durum farklı olurdu. Tazıların pistte sürekli koştuğu bir yarış düşünün. Her turu önde bitiren tazı ödül alıyor. Eğer faiz düşerse gelecekteki ödüllerin bugünkü değeri artar. Bu durumda tazıları daha hızlı koşturup bir an evvel ödüle ulaşmak akıllıca olur. Herkes tazısına yatırım yapar.

Ama eğer tazılardan biri yıllarca yiyip semirmiş, diğerlerinden birini topal bırakmış, birini kör etmiş, biri aç bırakmışsa, kazanma ümidini yitirenler kendimi daha yormayayım der.

Google, Facebook, Amazon ve Apple’ın tekelleştiği günümüz dijital dünyasında inovasyon yarışı da böyle. Yeni girişimler ya hiç pazara girmiyor ya da yol yakınken büyük bir şirkete satılıp yarıştan çekiliyor.

Düşük faiz sınırsız borçlanma kapasitesi olan global dijital devlere yaradı. Bir de bu şirketlerde çalışıp hisse alanlara. Düşük faiz ve dijital tekeller, bizim gibi gelişmekte olan ekonomileri ve orta sınıfı fakirleştirdi.

Türkiye’de düşen faizlerin etkisini öğrenmek için, yapay zeka ile gayrimenkul değerlemesi yapan Endeksa’nın Genel Müdürü Görkem Öğüt’ü aradım. Haziran ayının ilk 10 gününde ev fiyatları ortalama yüzde 6 artmış.

Para politikasının gelir dağılımı ve inovasyon üzerindeki etkilerini düşünmek Merkez Bankasının sorumluluğunda değil. Amaç ekonomiyi canlandırmak. Ama düşük faiz kemoterapi gibi.

Tedavi ederken birçok olumsuz yan etkiye de yol açıyor. O nedenle dikkatli kullanmak lazım.

Editör: TE Bilisim