Okuyucumun sorusu yaşadığımız korkunç deprem felaketinden önceki bir tarih. Bunu şunun için hatırlattım: Tahmin ediyorum ki yaşadığımız felaketten sonra okuyucum da böyle bir işyerinde iştigali düşünmüyordur.

Zira bırakın depreme dayanıksız raporunu, taş gibi binalar için bile rapor almak üzere vatandaş sıraya girmiş durumda. Hele hele elinde ‘dayanıksız’ raporu olan biri için ısrarda bir mantık bulunmuyor.

Okuyucum kiracı, oysa işlemleri yürütecek olan mal sahibi, bu durumda kendilerine altı ay süre tanınacak, altı ay içinde bina boşaltılmazsa elektrik, su ve gazı kesilecek ve kendilerine bu halde iken ikinci bir süre tanınacak.

Buna da uyulmazsa binanın yıkılması işlemine başlanacak. Yıkım işlemini binayı boşaltıp bina maliki yapmaz ise kamu gücü kullanılarak bina boşaltılıp yıkım kamu tarafından yapılacak.

Yani okuyucumun binası öyle bir yola girmiş ki artık bu yerde devam imkanı yok. Bana da sorarsanız, bunun zorla yerine getirilmesini beklemenin de manası yok. Hayati bir konu, kötü örnekleri önümüzde, tahmin ediyorum cevabımı bekleyene kadar okuyucum işyerini boşaltmış belki bina bile yıkılmıştır. Genel olarak bir husustan söz etmek istiyorum: Özellikle Marmara Denizi çevresindeki iller panikte.

Vatandaş iki-üç gün içinde önlem almaya koşuyor. Psikoloji alt üst olmuş durumda. Bence bu işi panik yapmadan çözmeye çalışmak lazım.

1999 depreminden bu güne geçen 24 yılda yapılamayan üç günde yapılamaz. Sakin olalım ve güvenliğimizi sakin bir şekilde sağlamaya çalışalım. Bir de bu endişeyi fırsat bilen fırsatçıların kurbanı olmayalım.

Bu psikoloji o fırsatı kollayanlar için de bir imkan yaratmıştır ki son birkaç gün içinde önüme gelen inşaat sözleşmelerinden ben bunu çok iyi anlıyorum. Sakin olalım bir de daha deprem yaşamadan eldeki avuçtakini fırsat kollayan birilerine kaptırmayalım.

Editör: TE Bilisim