Bu haftaki konumuz bana göre işimizin temeli.
Ne kadar çok insan tanıdığımızın ve ne kadar çok insan tarafından tanındığımızın bir sonucu olan gayrimenkul danışmanlığındaki başarımızın mümkün olan en kısa zamanda, en hızlı ve en itibarlı şekilde sağlanması için bence yol tek ve basit: KAPILARI ÇALMAK
İşimizde işin temelinde yattığına inandığım bu çalışma tarzı, pek çok kişi için de korkulan bir rüya.
İnsanların hiç denemedikleri bir şeyden korkmalarını anlamak ise gerçekten çok zor.
Düşünün lütfen: Hiç, üç ayda bir, ortada hiçbir gündem yokken, sadece selam vermek ve hatrınızı sormak için düzenli bir şekilde kapınıza gelen bir gayrimenkul danışmanı var mı? Pekiyi, bir pizzacı, araba satış temsilcisi, sigortacı, halı yıkamacı???
Bu sorulara bu yazıyı okuyan kişilerin %99,99’unun “hayır” yanıtını vereceğine eminim.
Sadece posta kutularına broşürler dağıtarak veya dijital pazarlama kanallarını kullanarak işinin gelişebileceğini düşünenlere çok üzülüyorum.
Veyahut, kendi evini ya da iş yerini satmak için yola çıkmış insanlara yapışan, sonrasında da etiketlerine “profesyonel” ifadesi ekleyen meslektaşlarıma ne demeli?
Ortada hiçbir menfaat yokken kaç kişi hiç tanımadığı insanlara selam veriyor, “işlerinde kolaylıklar, hayatlarında mutluluklar” diliyor sizce?
O, çok yüksek bütçeli evlerde oturan kişilerden kaç tanesi sabahları işe giderken sitelerinin güvenlik görevlilerine “iyi günler” diyor?
Böyle bir ortamda proaktif bir iş yapış yöntemi geliştirerek, insanları evlerinde ya da iş yerlerinde uygun zaman dilimlerinde, uygun görüntü ve ifade tarzı ile ziyaret etmeyi keşfettiğimizde; göreceğiz ki, gayrimenkul danışmanlığında saygı gören, aranan, görüşleri merak edilen gerçek bir profesyonel olmanın yolu, kısacası işimizde cennetin kapıları sonuna kadar açılacak.
Ziyaret dediğimiz olayı kısaca detaylandırmak gerekirse; ilk önce o gün yapacağımız ziyaretleri, kapılarını çalacağımız binaları bir hedef olarak belirlemekle başlıyoruz. Bölge ve mülk tipinin doğasına göre iş yerlerinde 10:00’dan, konutlarda ise 11:00’den itibaren ziyaretlerimizi gerçekleştiriyoruz.
Hedefimiz özellikle işin başında ortalama günde 15-20 kişi ile temas etmek olacak şekilde; insanlara gidip, kapılarını çalıp, onlara sadece “bu bölgenin uzmanı olmaya çalıştığımızı, kendimizi tanıtmak için bu ziyareti yaptığımızı” söyleyip “Nasılsınız, iyimisiniz?” demekten bahsediyorum.
Söz konusu çalışma tarzına alışık olmadıklarından ilk birkaç ziyarette durumu yadırgamalarının, bizden şüphe duymalarının çok normal olduğunu aklımızdan çıkarmadan; muhatabımızın konuşkanlığına göre “ileride tekrar uğrayacağımızı” vurgulayarak, “gayrimenkul konusunda bir ihtiyaçları olduğunda bizi unutmamalarını” rica ederek oradan ayrılıp sıradaki kapıya geçmek tüm yapmamız gereken.
CANIMIZ İSTESE DE, İSTEMESE DE…
Şunu da burada vurgulamak isterim ki, insanları ziyaret ettiğimizde, kendimizi düzgün ifade ettiğimizde, korkularımızı bir kenara bıraktığımızda, ALDIĞIMIZ OLUMLU DÖNÜŞLERE İNANAMAYACAĞIZ. Evine bizi çay içmeye davet edeni mi, kapısında bizimle 15 dakika sohbet edeni mi, çocukları ile yaşadığı sıkıntıları anlatanı mı, evinin fiyatının ne civarda olduğunu soranı mı ararsınız, hepsi orada olacaklar.
Günlük hedeflerimizi başardıktan sonra da günün geri kalanında işimizle alakalı her ne yapmak istiyorsak ona geçecek şekilde, ilk 2-3 yıl çok sıkı çalışınca; aramalara, taleplere ve görüşmelere yetişemediğimizi tecrübe etmemiz işten bile olmayacak.
Diğer tüm temel iletişim kanalları ile desteklenen ziyaret temelli bölge çalışması, bizden sadece 6 aylık bir deneme süresi uzakta. Dilediğimiz zaman eski yöntemlerimize dönmek mümkün.
Konu ile alakalı kafanıza takılan her detayı bire bir konuşmak çok isterim. Biliyorum ki, korkularımız sadece üzerlerine gitmediğimiz için orada duruyor. Gitmek ve onları yok etmek her gün atacağımız o ilk adım sayesinde mümkün.
Çaldığımız her kapıdan, attığımız her adımdan, yaptığımız her ziyaretten beklediğimizden güzel dönüşler alacağımız günler dilerim.