Mirasçılık Beyana Değil, Resmi Kayıtlara Bağlıdır
Bir kişi, bir yakınından dolayı yasal mirasçı konumundaysa bu hak, belirli bir sürede yanıt vermediği gerekçesiyle ortadan kalkmaz. Mirasçılık hakkı, kişinin beyanı ile değil resmi kayıtlarla belirlenir. Bu nedenle, bir mahkeme süreci yaşanıyorsa ve kişinin adı mirasçı olarak geçiyorsa, bu hak kendiliğinden sona ermez.
Ancak örneğin bir vasiyetnamenin açılması gibi özel bir mahkeme süreci varsa, buna zamanında itiraz edebilmek için vasiyetnamenin içeriği ve düzenlenme koşulları mutlaka incelenmelidir. Özellikle şehir dışında yürüyen bir dava söz konusuysa, ilgili ildeki bir avukattan yardım alınarak dosya hakkında detaylı bilgi edinilmesi önemlidir. Zira göz ardı edilen bir miras, ciddi hak kayıplarına yol açabilir.
Mahkemeye Yapılan Başvurularda Usul Önemlidir
Birçok vatandaş, mahkemeye gönderdiği dilekçenin reddedilmesini yanlış yorumlayabiliyor. Dilekçenin içeriğinden ziyade gönderilme şekli usule uygun değilse, mahkeme tarafından dikkate alınmayabilir. Mahkemeye dilekçe sunarken, bulunulan şehirdeki adliyede yer alan önbüro aracılığıyla gönderim yapılması gerekmektedir.
Vasiyetname Yapmak Evli ve Çocuklu Bireyler İçin Mümkün
Sık karşılaşılan bir diğer yanlış ise, "evli ve çocuklu kişiler vasiyetname yapamaz" şeklindeki yanlış bilgidir. Türk Medeni Kanunu’na göre herkes vasiyetname yapabilir. Ancak, eşin ve çocukların saklı payları bulunmaktadır. Bu paylara dokunulamazken, geriye kalan kısım üzerinde vasiyet yoluyla tasarruf edilebilir. Örneğin:
- Eşin saklı payı: Mirasın dörtte biri
- Çocukların saklı payı: Yasal paylarının yarısı
Geriye kalan bölümde, kişi dilediği gibi vasiyet yapabilir. Vasiyetnamenin noterde düzenlenmesi hem daha sağlam hukuki geçerlilik sağlar hem de ileride doğabilecek uyuşmazlıkları en aza indirir. Noter vasiyetnamesi için kişinin aynı güne ait bir sağlık raporu ile işlem yapması tavsiye edilir.